top of page

Kırk yıllık hatır: Kahve


Milyonlarca insanı her sabah ayıltmak, üretimi artırmak, insanları sohbet için birleştirmek, Londra Borsası’nın kuruluşuna, Bastille baskınının olgunlaşmasına tanıklık etmek…

Dünyanın ve toplumun değişimindeki en etkili tüketim ürünlerinden biri olan kahvenin kökeni bilinenin aksine Güney Amerika’ya değil Etiyopya’ya dayanıyor. M.Ö. 850’li yıllarda bir keçi çobanı keçilerin Kaffa (Arapçada qahwah) bölgesindeki bazı yemişleri yediğinde daha fazla hareketlendiğini farkeder. Yerli halk, 5 asır boyunca bu bitkinin tanelerini unufak ederek bir çeşit ekmek yapar. Yemen’deki Sufi keşişleri bu meyveyi ilk denediklerinde tadını acı bulup yakarlar; ancak sonrasında kokusuna vurulurlar. İlk kez 14. yy’da bu meyveyi kavurup demledikleri içecekle bütün gece uyumadıklarını görünce bunu Allah’ın bir nimeti olarak görürler. Ardından bu içecek Aden’de ve Mekke’de de görülür. Araplar kahveyi tam olarak tanımıyorken qahwah kelimesini keyif veren, içki gibi anlamlarda kullanırlar.

Osmanlı’nın 1536’daki Yemen Fethi’nin ardından Yemen Valisi kahveyi çok sever ve İstanbul’a getirir. Kahve kısa sürede sarayın sevilen ve itibarlı içeceği olur. Sadık ve sır tutmasını bilen kişiler arasından seçilen kahvecibaşı saray rütbeleri arasına eklenir. Bu rütbeden sadrazamlığa yükselen devlet görevlileri olur. Kahve saraydan sonra İstanbul konaklarında ve sonra da halk arasında yaygınlaşır. İki Suriye’li 1544’te Tahtakale’de ilk kahvehaneyi açar.

İstanbul’a gelen Venedikli tacirler aracılığıyla 1645’te Avrupa’nın ilk kahvehanesi İtalya’da açılır. Osmanlı 1683’teki Viyana kuşatmasından 500 çuval kahveyi bırakarak dönünce Polonyalı bir girişimci şehrin ilk cafesi Zur Blauen Flasche’ı açar. Fransa ve Londra’da yaygınlaşan cafeler Avrupalılar tarafından çok sevilir, güncel haberlerin değerlendirildiği, sohbet edilen, sosyalleşilen, ekonomik ve devrimle ilgili kararların alındığı mekanlar haline gelir.

Osmanlı’nın Yemen hakimiyetinden sonra kahve üretimine/tüketimine kurallar getirildi. Osmanlı sınırı dışından gelen kahve tohumları yasaklandı. Bunun üzerine kaçakçılar Hollanda’nın desteği ile Hindistan ve Endonezya’ya giderek Java vb… bölgelerde kahve yetiştirmeye başladı. Kahve Ekvator sınırlarında rahatça yetiştirilebilen bir bitkiydi. Avrupa’lı sömürgeciler Endonezya’dan Asya’nın göbeğine, Brezilya’dan Güney Amerika’nın diğer bölgelerine kadar iklimi uygun olan her yeri kahve plantasyonları haline getirdiler. Kahve düşkünü Fransa kralı XIV. Louis’e Hollandalılar tarafından 1714’te Paris’te bir kahve ağacı hediye edildi ve bu ağaç kahve ihracında kullanılan Arabica ağacının babası oldu.

Fransa Guanası’ndan kahve tohumu getirmek için görevlendirilen Brezilyalı genç subaya yetkililer tohum vermedi. Ancak subaydan etkilenen valinin karısı, subaya verdiği bir buket gülün içerisine gizlice kahve tohumu da yerleştirdi. Böylece Brezilya da kahve ile tanışmış oldu.

Kahvenin tarihi yasaklarla dolu. Mekke’li ve Memluk’lu din bilginleri 1500’lerde kısa bir süre için kahveyi haram buldular. Kahvehaneler basıldı, üretim ve tüketim yasaklandı. Kahve 17. yy. da Papa tarafından da yasaklandı. İngiltere ve Prusya kralları kahvehaneleri bir süre kapattı. Kanuni, III. Murat, I. Ahmet ve IV. Murat da kahveyi yasakladılar. Yasakların temel sebepleri tembelliği artırması, camilere devamın azalması idi. Din adamlarının yönlendirmesiyle bu yasaklar bir süre sonra kaldırıldı.

Sanayi Devrimi kahve tüketiminin artmasında önemli rol üstlendi. İşçileri ayık tutup verimlerini artırmak, dikkatli ve yoğun çalışmalarını sağlamak için fabrikalarda kahve verilmeye başlandı. Ne de olsa kahve, aynı amaç için kullanılan bira çorbasından daha ucuzdu.

Kahve bugün sudan sonra en çok tüketilen içecek. Petrolden sonraki en büyük ikinci ticaret hacmine sahip ürün olduğundan kahve borsalarının önemi giderek artıyor. Dünya genelinde yılda yaklaşık 7 milyon ton kahve tüketiliyor ve 25 milyon insan kahve çiftliklerinde çalışıyor. Kahvenin yarısı Avrupa’ya, çeyreği Amerika’ya ihraç ediliyor. Kahve üreticisi olan ülkeler gelirlerinin ¼’ünü sadece kahveden elde ediyor. Artan kahve fiyatlarından genellikle borsalar kazanıyor ve çiftçilerin bu kardan payı bulunmuyor.

Kahvenin sosyalleşmedeki önemi yüzyıllar boyunca bir çok duyguya tanıklık etmesine neden olmuş. Böylece dünyanın her yerinde kahve için güzel sözler yazılmış. İşte bazıları:

  • Kahveyi gece kadar siyah, cehennem kadar sıcak, kadın kadar tatlı içeceksin. (Kolombiya Atasözü)

  • Kahve cehennem kadar kara, ölüm kadar kuvvetli, sevgi kadar tatlı olmalı. (Arap Atasözü)

  • Bir fincan kahvenin kırk yıl hatırı vardır. (Türk Atasözü)

  • Hissiz kalmaktansa kahveyle acı çekmeyi tercih ederim. (Napoleon)

  • Bazen bir kahve yudumlayıp bir şarkı açarsın, susarsın ve o şarkı senin söylemek istediğin her şeyi söyler… (Winged Creatures)


bottom of page